Sevgisizlik her yanı sarmış. Ötekileştirme, düşmanlaştırma, sevmenin anlayabilmenin bir adım önünde bu günlerde yine. Nefret hep daha kolay gelmiştir. Zahmetsizdir.
Sevgi, nefretten hep daha zordur. Emek ister, özveri ister, en önemlisi yürek ister.
Yine son günlerde her şeye düşmanca bakan insancıkların hortlatmaya çalıştığı bir sokak hayvanları konusu var. Aslında sorun hayvanlarda değil bizzat insanlığımızda. Sokak çocukları olmadığı gibi, sokak hayvanları diye de bir canlı türü yoktur. Sokak ne çocuk doğurur ne hayvan. Olsa olsa ruhu kararmış, kendisinden başka hiç bir şeyi değerli bulmayan insanlığın, yok olma sorunu vardır.
Koskoca! Adamlar çıkmış TV’ye utanmadan sıkılmadan hayvanların toplatılması, barınaklara kapatılması gerektiğini savunuyor. Münferit üç beş olayı dayanak gösterip, utanmasa tüm sokak hayvanlarının katledilmesini savunacak.
Utanmasa diyorum da lafın gelişi, utanacak insan önce Yaradan’dan utanır. Sen gerek gördün yarattın, bana düşen ancak senin yarattığına merhamet ve sevgi göstermektir der.
Azıcık empati yapabilsek. Azıcık sevmeyi denesek. En iyi şartlarda üç beş yıl ömrünü açlıkla, susuzlukla, kışın yağmurda çamurda titreyerek geçiren bir canlıya hiç bir el uzatmadan, bir lokma yemek vermeden, önüne bir kap su koymadan, onları sadece düşman görerek neyi çözebiliriz. Eğer katletmekse çözümünüz, kapatmaksa iki metrekare bir yere. Önce empati diyorum yine, kendi çocuğunuzu koyun onların yerine. Onların da bir annesi olduğunu, onların da yavruları olduğunu hatırlayın. En önemlisi onlarında bizim gibi canlarının yandığını, üşüdüklerini, acıktıklarını, acı hissettiklerini hatırlayın.
Sonra vicdanınız kaldıysa azıcık, oturup yeniden değerlendirin bu konuyu .
“Şüphesiz eğer ki hayvanların dini olsaydı, şeytanı insan şeklinde hayal ederdi…”William Ralph Inge
Hiç bir canlının Şeytanı olmamak dileğiyle..