Öncesini bilmem ama, ta gençlik ve üniversite yıllarımdan bu güne kadar, kendisini milliyetçiliği ırkçılık olarak anlatmak için görevli sayan bir güruh var. Nedense konu, Arap, Kürt, İngiliz, Fransız olunca hiç sesleri çıkmaz. Hatta ayrıca katı bir Arap sempatisi bile vardır, bu Milliyetçilik düşmanlarında. Ama konu Türk olunca tüyleri diken diken olur. Açarlar ağızlarını yumarlar gözlerini. Hatta hatta işin ucunu bir şekilde dine dayamayı da ihmal etmezler. Türk’üm dersen nerdeyse dinden çıkacakmışsın gibi bir tavır sergilerler.
Irkçılığın gayri insani olması gerçeği ile, Milliyetçiliğin, insanın annesini, babasını, kardeşini, ailesini sevmek ve onların daha iyi şartlarda bir hayat sürmesini istemek kadar doğal bir duygu olduğunu, ben şahsım adına anlatmaktan vazgeçtim, bu insanlara. Otuz yılda gördüm ki, bu insanların en büyük ortak paydası Türk düşmanı olmak . Türk’ün giyimine, müziğine, sanatına, hayata bakışına kısacası tüm kültürel değerlerine karşı, bazen açıktan bazen de sinsice düşmanlık yaparlar.
Diyorum ki, Türk’e ve Türklüğe karşı duyduğunuz bu kin öncelikle sizi kör ve sağır etmiştir. Hiç kıvırmayın, yalpalamayın. En azından adam gibi mertçe çıkın, haykırın içinizde ki yarayı ve ezikliği ki, biz de bilelim dostun kim düşmanın kim olduğunu. Ve bilin ki siz sevmiyorsunuz diye kimse Türk olmaktan vazgeçmeyecektir.
Vazgeçin artık içinizdeki bu hezeyanlardan. Unutmayın ki hangi mazlum milletin ne zaman başı dara düşse ilk el uzatan hep Türk milleti olmuştur. Uzak ve yakın tarih bu örneklerle doludur.Size sevin diyemeyiz ama en azından içimizdeki kirli nefretinizi törpüleyin derim.
Ramazan’a üç kala, hayırlı ve bereketli bir ramazan geçirmeniz dileğimle. İyi pazarlar diliyorum.