Mustafa Okat yazdı, İki şeyden korkacaksın

Bin biliyorsan bir bilene danış, derler. Bir bilenden işi öğrenmek en doğru olandır.

Vay be! Koskoca otuz sekiz yıl eğitim camiasında çalış, sonunda noktayı koy. Çok güzel anılar yaşadım, çok değerli kişilerle çalışma ve tanışma fırsatım oldu. En güzel dersimi de rahmetli olan bir müfettiş ağabeyimden aldım.

Boş zamanlarımı rahmetlinin yanında geçirirdim.

Bana “-Bir evladım da sensin.’’ derdi.

Nur içinde yatsın beni de çok severdi. Bir keresinde beni İstanbul’a götürdü. Hem geziyordum, hem de güzel dersler alıyordum kendisinden.

“-Kendini küçük ve zavallı biri olarak görmeyeceksin, gelinmez sandığın yerlere bir de bakmışsın ki gelmişsin, o erişilmez sandığın makamdakiler sanma ki gökten zembille indiler.” derdi.

Rahmetlinin dediği laflar boş değildi.

Tarsus’un en gözde okullarından Sadık Eliyeşil İlkokuluna tayinim çıktı, elimde kararname ile rahmetlinin yanına geldim.

Bana hayırlı olsun dedikten sonra bir kenara çekip;

“-Bak sen çok çalışkan ve becerikli birisin, Allahın izni ile bu okulda çok başarılı olacağına inancım tam ama bu okula gelmeye geldin, dikkat etmen gerekli iki şey var ; Bir, kuduz itten, iki, emekliliği gelmiş memurdan korkacaksın.” dedi.

Ben şaşırıp kaldım. Bu ne alaka diye düşündüm.

Sadık Eliyeşil İlkokuluna gelmek öyle kolay değildi. Puanlama ile gelindiğinden ancak emekliliği gelmiş öğretmenler bu okula gelebilirdi. Yıllarını vermiş eğitimciye en ufak bir yanlışın faturası ağır olabilirdi. İşimi kanun, tüzük ve yönetmeliklere uygun olarak yaptım, okulumda en ufak bir sorun yaşamadım.

“Tereciye tere satılmaz.” derler.

İşini bilen tecrübeli, değerli öğretmenlerimle çok güzel işler yaptık. Cumhurbaşkanımızı bile ziyaret etme fırsatını yakaladık. Korkmadan çalıştık, güzelliklere güzellik kattık. İki şeyin kıymetini bilince demek ki ne harikalar yaratılıyor.